Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre,Türkiye ve Azerbaycan sinema genel müdürlükleri tarafından ortak yapım olarak hayata geçirilen “Sermon to the Void” (Boşluğa Hutbe) filmi, 38. Tokyo Uluslararası Film Festivali’nin yarışma bölümünde gösterildi. Filmin Asya prömiyeri 27, 29 Ekim ve 2 Kasım 2025 tarihlerinde gerçekleştirildi.

Bu uluslararası başarı dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti Tokyo Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliği ev sahipliğinde, Türkiye ve Azerbaycan sinema genel müdürlüklerinin katılımıyla özel bir resepsiyon düzenlendi.

Resepsiyona, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven, Tokyo Büyükelçisi Oğuzhan Ertuğrul, Tokyo Uluslararası Film Festivali Başkanı Hiroyasu Ando, Azerbaycanlı yönetmen Hilal Baydarov, Kültür ve Tanıtma Müşaviri Saltık Buğra Ekinci ile çok sayıda davetli katıldı.

Programda yapılan konuşmalarda, sinemanın ülkeler arasında köprü kuran güçlü bir kültürel diplomasi aracı olduğu vurgulandı. Sinema Genel Müdürü Birol Güven ve Büyükelçi Oğuzhan Ertuğrul, uluslararası ortak yapımların halklar arasında karşılıklı anlayışı güçlendirdiğini ve kültürel etkileşimi artırdığını ifade etti. Festival Başkanı Hiroyasu Ando ise Türkiye–Japonya dostluğunun sinema sanatı aracılığıyla daha da pekiştiğini belirtti.

Yönetmen Hilal Baydarov, filmine ilişkin yaptığı konuşmada “Sermon to the Void”un kendi üçlemesinin son halkası olduğunu belirterek, yapıtın insanın içsel yolculuğunu ve dünyanın sonuna doğru yaptığı metaforik bir arayışı anlattığını söyledi. Baydarov’un, 2021’de aynı festivalde “En İyi Sanatsal Katkı” ödülünü kazanan filminden sonra çektiği bu yapım, doğa manzaralarıyla iç içe geçmiş şiirsel bir anlatım sunuyor.

Film, Meksikalı yönetmen ve yapımcı Carlos Reygadas ile Türk yapımcı Burak Çevik’in iş birliğiyle gerçekleştirildi. Türkiye, Azerbaycan ve Meksika sinemalarının yaratıcı enerjisini buluşturan bu proje, kıtalar arası kültürel iş birliğinin güçlü bir örneği olarak öne çıktı.

Cumhuriyet’in 102’nci kuruluş yıldönümüne denk gelen resepsiyon, sanatın, dostluğun ve kültürün sınırları aşan birleştirici gücünü bir kez daha ortaya koydu.